Mehmet Kaçar

Önce kendimizi düzeltelim!

Mehmet Kaçar

“Önce kendimizi düzeltelim”, “biz nasılsak öyle yöneticiler bizi yönetir.”
Bizim kuşak olarak bunları 40-50 yıldır dinleyerek büyüdük ve yeri geldi bizlerde çeşitli sohbetlerde bunu kullandık hatta sohbet konusu yaptık.
Şöyle geriye dönüp de bir göz atacak olursak, ilk önce nasihatim kendime, sonra da bu hadisi şerifi ağızların da sürekli sakız gibi evirip çevirip kullananlara.
Bu hadisi şerifi sıkça söyleyenlerin bazılarına hatta tamamına baktığımız zaman, bunun üzerine nasihat edenlerin kendilerini bir türlü düzeltemediğini görüyoruz. Hatta mücahitlikten mutahitliğe, mücadeleden rahatlığa, fakirlikten zenginliğe, evrildikleri halde hala aynı nasihati yapa yapa ve kendilerini bir türlü istedikleri seviyeye getirmeden ölüp gidecekler galiba!..
Acaba ”sizler nasıl yaşıyorsanız, başınıza öyle yöneticiler gelir” ifadesi üzerine biraz tefekkür etmekte fayda mülahaza olduğunu bir nebze düşünenlerden olmayı arzuluyorum. Sizlerinde bir nebze bunun üzerine tefekkür etmesini arzu ediyorum.
Bu hadisi şeriften şahsen ben kendi tefekkürüme göre şunları anlıyorum: “Biz nasılsak, ne haldeysek, nasıl yaşıyorsak, nasıl tıraş oluyorsak, nasıl giyiniyorsak, neler yiyip içiyorsak, neleri düşünüyorsak, nasıl ibadet ediyorsak(eksik veya tam), topluma nasıl yardımda bulunuyorsak ve toplumda iyilerin artması için veyahut kötülerin engellenmesi için neler yapıyorsak “ şeklinde bir netice çıkarıyorum. Mesela kötü bir politika ve kötü yöneticiler seni yönetiyorsa o zaman demek oluyor ki sen de kötüsün ve bu kötülüğün ortadan kaldırılması için bir nebze olsun çaba sarf etmiyorsun. Karaborsaya, stokçuluğa, fahiş fiyat artışlarına karşı mücadele vermiyorsun. Müslüman, mücahit ve muvahhit bir kardeşinin başına bir iş geldiği zaman onun yanında durmuyorsun, destek çıkmıyorsun, onun için nümayişler  tertip etmiyorsun, onun hakkında yapmasaydı, söylemeseydi gibi yersiz yurtsuz dedikodular üretiyorsun, sonra sen nasıl yaşıyorsan öyle yönetilir diyorsun, hakikaten topluma bakınca seninde öyle yaşadığın gerçeği ortaya çıkarıyorum…
Mesela, kötü bir politika, kötü yöneticiler, kötü AVM’ler, kötü arkadaşlar, kötü komşular, sana etki edip seni yönetiyorlarsa, seni kendilerine benzetiyorlarsa demek oluyor ki sende kötüsün ve bu kötülüğün ortadan kaldırılması için bir nebze olsun çaba sarf etmiyorsun ama sürekli ağzında “sen ne isen öyle yönetilirsin" diyorsun…
Sende onlara adaptasyonu sağlayıp onlar gibi düşünüp, onlar gibi yaşayıp, onlar gibi görüş belirtmeye başlıyorsun.
Yani senin halinle, seni yönetenlerin halinde çok bir farklılık kalmıyor. Dolayısı ile kötü yöneticilerin senin halinden, senin kötü yaşayışından kuvvet aldıkları anlamına gelir bu durumda…
İyi olmanın, kabul edilebilir olmanın, hadisi şerife göre nasıl olmamızın durumu acaba nasıl olmalıdır? Nasıl ”iyi” olalım ki, bizi yönetenler de o şekilde iyi olsunlar?!”
Ona kalırsa bu iyi fert, bireyi ibadetlerle sınırlayan bir ferttir. Bugün bütün bir ülke halkı ferdi ibadetlerde “iyi olsa ne çıkar?!” Bu şekilde acaba sosyal hayatı değiştirmek mümkün olabilir mi?! Allah(c.c.) her şeyi sebep sonuç bağlantısı üzerine halk etmiştir. Biri, bir şeyin sonucu olurken, başka bir şeyinde sebebi oluyor. Bir hastalıktan kurtulmak için aldığımız bir hapın o hastalığı iyileştirirken başka bir hastalığa kapı araladığı gibi bir şey!..
Hadisi şerifte zikredilen “iyi insan, iyi Müslüman, iyi birey ibadetlerin yanında, şerlerden, kötülüklerden ve kötü insanlarında bir kenara çekilmesi, iş başından uzaklaştırılması ve toplum, bir Yani bizler ferdi ibadetlerimizi yerine getirince, sosyal düzeni hak ve adalet üzere kurmak için çaba gösterince,  ülkemizdeki tüm kötülükler tıpış tıpış çekilip gidecekler mi?!.. Kapitalizm, sekülerizm, komünizm vb. misali milli sınırlarımızın dışına rap rap çıkıp gideceklerdir…
O halde ehl-i sünnet âlimlerimiz ve Ebû Hanife(r.a)’nin yaşadığı dönemlerde zâlim sultanlarla ve onların despot uygulamaları ile çatışırken, onlarla mücadele verirken, İmam-ı Âzam onalara göre bizzat iyi olmayan bir imamdır. Çünkü İmam Âzam  hak ve hakikati cesaretle onlardan korkmadan her ortamda hem yaşayıp hem de anlatıyordu!..
Emevi saltanatına karşı, isyancılara açıktan maddi ve mânevi destek verirken hatamı yaptı ki, onlarla mücadele etme ve destek verme gereği duydu?!
Ferdi ibadetlerle yetinip, kötülüklerle mücadele etmeyen ve iyilikleri topluma yaymayan kimse “iyi ve doğru” insan değildir. Mücadele gereği ve şartı hâsıl olduktan sonra bura da mücadelenin nasıl yapılacağı da sistemleştirilmelidir, bu da ayrı bir mesele tabi!
 

Yazarın Diğer Yazıları