Ramazan Sayar

Bülbül Havalanmış Yüksekten Uçar

Ramazan Sayar

Karacaoğlan, toros dağlarının yaşamını çok özleyecekti. Bunu biliyordu. Ama yine de buralardan uzaklaşacaktı.

Kolları helkeli, oğlak sulamaya giden yörük kızları, keçilerin, körpelerin meleyişleri, kekliklerin ötüşleri, menekşelerin kokuşları aklından hiç çıkmayacaktı.
Gözlerinin önünden gitmeyecekti. Bunları biliyordu ama sıkılmaya başlamıştı.

Durağan yaşam ona göre değildi. 

Coşkun sular gibi akmalı, yağız atlar gibi koşmalıydı.

Kara çadırdan bu duygularla çıktı. Kara çalılar arasında yürümeye başladı.

Tatlı bir ilkbahar günüydü. Havada baygın menekşe kokuları uçuşuyordu. Önünden parr diye bir keklik uçtu. Faşş diye bir yılan aktı. Çalıların arasından boz ağaca bir sincap tırmandı. Tabiat cıvıl cıvıldı.

"Ne güzele doymaz bir gönlü vardı!" bir yandan da döne'ye gücenmişliği.

Yolu bir çadıra çıktı. Çadırda bir kadın yayık yayıyordu. Bu döne'nin anasıydı. Tanışıyorlardı. Karacaoğlan'a yörük obalarında kapalı kapı bulunmazdı.
Kadın taze ayran ve sıkma sundu. Nazlanmadı. Döne'yi sordu. Oğlakların yanına gittiği bilgisini aldı.

Ona sitemli bir türkü ile veda edecekti. Bulunduğu yerden tahra sesi duyuluyordu. Yönünü o yana çevirdi. Döne ağacın başındaydı. 

Karacaoğlan bir taşın üstüne oturup hiç konuşmadan vurdu sazının tellerine:

Tellerden ve gönülden neler dökülmüş neler söylemiş şimdi dinleyelim:

Bülbül Havalanmış Yüksekten Uçar 

Bülbül havalanmış yüksekten uçar.
Has bahçe içinde gülüm var, deyi.
Seni seven yiğit serinden geçer.
Güzeller içinde yarim var, deyi.

Ben seni severim, sen de sev beni.
Mevla'm bir kararda koymaz insanı.
Elbet, bir gün ararsın beni.
Şurda bir divane yarim var, deyi.

Ben seni severim can ile candan.
Mevla'm ayırmasın sevdiğim benden.
Canım esirgemem vallahi senden.
Götür sat pazara, kölem var, deyi.

Karacaoğlan der kaşı karadan.
Hicap perdesini kaldır aradan.
Seni, beni bir Mevla'dır yaradan.
Büyüklenme, hey kız, güzelim deyi.
 

Yazarın Diğer Yazıları