Ayla KAYMAZ

İşte gidiyor! 

Ayla KAYMAZ

Zaman haz ve hız çağı. Yetişmeye çalıştığımız şey ne? Bazen durup nefeslenmek gerekiyor ama hayat durmaksızın akan bir nehir gibi, çıkıp çıkıp içine yeniden girmek, o suya alışmak, akıntıyla boğuşmak her seferinde pek kolay olmuyor. 

Ramazan durmak için bir fırsat olmuyor mu? Harika bir fırsat hem de. İnsanın nefsini durduran birşeylerin olması, bir o kadar da iyi gelen birşey. Ama tek aç kalmak değil olay hep konuşuruz ya. 

Geçen gün sofra kurarken dedim ki kendime; “ Yahu Ayla diğer zamanlarda da ve neredeyse her gün kuruyorsun bu sofrayı ama aynı enerji aynı his, aynı heyecan yok.” Yani Ramazan’ın bize değil de bizim ona ne çok ihtiyacımız oluyor. Yaradanın bizim yalandan kıldığımız bir namaza ihtiyacı yok ama bizim namazla şifalanmaya ihtiyacımız oluyor bunu da her sabah zorlanarak kalktığın sabah namazına kendiliğinden ve yumuşacık iştirak ederken anlıyorsun, oruçla sevdalanmanın ne demek olduğunu…  Hani normal bir günde onca insanı topla da çeşit çeşit yemek yap desen nefsin bir yok ya der! Ama Ramazan da bunu nasıl gocunmadan, zevkle, dolu dolu yapıyoruz. Zekatla iyileştirdiğimiz gibi tüm nefsimizin açtığı yaraları… 

İşte son on güne gelince Kadir’i bulma heyecanını yaşayamıyorum ben, gidişine bitişine üzülmekten alamıyorum kendimi. Çünkü dediğim gibi onun bana, benim yarım yamalak yaptığım ibadete ihtiyacı yok, Ramazan ben olmasam da olur ama benim, bizlerin ona çok ihtiyacı var ve o olmasa biz asla böylesi aç kalıp memnun olamayız, o olmasa biz böyle dolup taşan sofralarda buluşmayız, onun hatırına böyle cömertçe bölüşmeyiz.  Gitme demenin faydası yok, tüm güzelliğin ve şifacılığınla ruhlarımıza bir bahar dalı bırakıyorsun giderken ya Şehr-î Ramazan. Yine gel! Biz seni bulamayız, kayboluruz belki ama sen bizi bul emi! 

Yazarın Diğer Yazıları