Kerim Toslak

Dinden Geçinmek Veya Din İstismarı

Kerim Toslak

Dinden geçinmek veya din istismarı günümüzde çok tartışılan konulardan birisidir. Kutsal kitaplara baktığımızda geçmişte de samimi dindarlar ile dinden geçinen veya dini istismarını meslek edinenler arasında ciddi tartışmaların yaşandığı anlatılır.

Örneğin mevcut İncillerde bile Hz. Musa'ya (as) vahyedilen dini istismar eden, o dini tahrif edip, o dinden geçinen Ferisiler ile Hz. İsa (as) tartışmalardan bahseden bölümler vardır. Kur'an-Kerimde  bu durum net bir şekilde ifade eder: "Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele." (Tevbe Suresi-34. Ayet)

Tarih boyunca Avrupa'da Ruhban sınıfı Hristiyanlık dinini istismar ederek ilim adamlarını, kitleleri, siyasi otoriteleri baskı altına almışlardır. Bir sömürü düzeni kurmuşlardır. Avrupa'daki bu düzen Reform ve Rönesans hareketleriyle son bulmuştur. Ancak Avrupa XV. Y.Y’dan itibaren, dinden geçinme olayını farklı bir boyuta taşıyarak, misyonerleri vasıtasıyla başta Afrika olmak üzere,  Amerika, Asaya ve Pasifik adaları olmak üzere dünyanın her tarafına da uygulamaya devam ediyor. Gittiği ülkelere sistematik bir biçimde Hristiyanlığı götürüp yerli halkları Hristiyanlaştırırken onların yer altı, yer üstü zenginliklerini kendi ülkelerine taşımışlardır. Bu durum halen devam etmektedir. Hatta o insanların bedenlerini bile köleleştirerek istismar etmişlerdir. Bunları yaparken de misyonerler hep başroldedir.  Kenya'nın Kurucu Devlet Başkanı Jomo Kenyatta (1894-1978) bu durum çok güzel ifade etmiştir; "Batılılar Kenya'ya geldiklerinde ellerinde incil vardı, bizim elimizde topraklarımız vardı. Batılılar Bize gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğrettiler. Biz Gözümüzü açtığımızda, bizim elimizde incil vardı, batılıların elinde bizim topraklarımız vardı."  Benzer ifadeyi Afrikalı Yazar Frantz Fanon ; "Avrupalılar bize geldiklerinde ellerinde incil, bizim elimizde ekmek vardı. İncil'i bize verdiler,  elimizden ekmeği aldılar."

Bu örnekler din istismarının ya da din ticaretinin  dünyadaki en kapsamlı ve acımasız örnekleridir. 

Ancak insanların emeğini sömürmek için dini kullananlar sadece tebliğci kılığına sokulmuş misyonerler, haham ve papazlar değildir. Dünyanın her yerinde her din istismar edilebilir ve ediliyor da. Buddizim, Hinduizm, Şamanizim v.b. 

Mensubu bulunduğumuz İslam Dini de bundan hali değil. Öncelikle dinlerin istismarı ve dinlerden geçinmek dinlerin ayıbı değil, istismarcıların ve onlara bu imkânı sağlayan istismar edilen  mensuplarının ayıbı olarak görülmeli. 

Allah rızasını gözeterek halisane şekilde çalışan karşılığını Allah'tan uman din önderlerini, cemaat liderlerini ve cemaatleri tenzih ediyorum- ki onlar yüz akımızdır.  Ancak insanlar, içinde yaşadığımız toplumda ya da  aynı dine inanan diğer  Müslüman coğrafyalarda, maalesef  adının önünde şeyh, şıh, hoca, imam, şerif, seyid  v.b gibi ünvanlar bulunan bazı kişiler tarafından istismar edilebiliyor.

Kendine göre bir cemaat oluşturanlar, dini kullanarak kendilerine bağladıkları bu kitleleri kurdukları ticari faaliyet alanlarında doğal bir müşteri portföyü olarak kullanıyor, hatta hisse ortakları yaparak, kurdukları şirketleri holdinglere dönüştürüp sermaye problemini hallediyorlar. Allah'a mahsus olan tevbeleri kabul etmeye farklı bir anlam yükleyip kendilerinden tevbe aldırıyorlar.  Artık Yanmaz kefen okunmuş ceviz, satmak basit işler oluyor.  Adamlar şirketlerinin hisse senedini satıyorlar. Bir de bu kitlelerin oylarını siyaset pazarında piyasaya sürüp menfaatler elde edecek şekilde pazarlık masasına oturanlar oluyor. İstediklerini koparamazlarsa karşıt partilere göz kırpıyorlar. Hatta daha iyi pazarlama için kendi siyasi partisini kuran cemaat liderleri bile var. Hem cemaat lideri, hem parti lideri, hem de holding patronu....  En son Fetö örneğinde olduğu gibi aldıkları karşılığında uluslar arası istihbarat kuruluşlarının emrine amade kılanlar da oluyor. Bazıları ikametlerini bile cemaâtlerini istihbaratlarının emrine verdikleri ülkelere taşıyarak, her ihtimale karşı kendilerini garantiye alıyorlar.  

Sonuçta kitleleri istismar edenler kadar, istismar edilenler de sorumludur. Kendisini yolunacak kaz görenler, elbette birileri tarafından yolunur. Allah'ın kullan diye verdiği aklı başkasının emrine verenlerin bu duruma itiraz etmesi beklenemeyeceği gibi, İslamı da doğru şekilde öğrenip yaşaması beklenemez. Aklını kiraya verdiği kişi onun adına o işleri yapıyordur zaten(!) Alan memnun veren memnun(!)
Allah Müslümanım diyenlere akıl, fikir, basiret, feraset, ilim, irfan versin. Versin ki Kur'anı, sünneti doğru anlayıp "Sıratı müstâgim" üzer yaşasın. İstismar edenlerin eline düşmesin.

Selçuklu/Konya

Yazarın Diğer Yazıları