Kerim Toslak

Pahom Olmaya Değmez Bu Dünya

Kerim Toslak

Rus Yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy'un hikâyelerinin birinde, kıskançlığı ve hırsı yüzünden bir türlü toprağa doymayan çiftçi Pahom'un, ne kadar toprağa ihtiyacı olduğunun öyküsü anlatılır. 
Aslında arzularının ve hırsının esiri olmuş, dünyayı ölümsüz zanneden, hep daha çok, hep daha çok olsun diye kedisini paralayan birçoğumuzun bu öyküsüdür bu. Bizim kültürümüzdeki "insanoğlunun gözünü bir avuç toprak doyurur" sözünün öyküsüdür. 
"Pahom bir köyde yaşayan kendine ait toprağı olmayan ancak üç beş hayvanıyla geçimini sağlayan birisidir. Derken yakınlarda satılan büyük bir çiftlikten bir miktar toprak satın alır. İşleri daha da iyileşir. Günün birinde, biraz daha uzakta ucuz ve verimli toprakların olduğunu duyunca ellerindekileri satıp, oralara gidip daha geniş toprak satın alarak oraya yerleşirler. Artık işleri daha da iyileşmiş gelirleri artmıştır. Bir süre sonra, evine atını yemlemek üzere gelen bir yabancıdan, daha da uzak da Başkır taraflarında bir köyde çok geniş arazilerin bedava denilecek kadar az paraya satıldığını öğrenir. Hatta Yabancı yanında köylülere ve köyün beyine hediyelerle giderse işinin çok daha kolay olduğunu söyler.  Kâhyasıyla birlikte söylenildiği şekilde yanına hediyeler de alır ve Başkır denilen köye gider. Köylüler güzellikle karşılarlar. Misafir ederler.  Pahom geliş sebebini söyler. Köyün beyi bizde arazi bol, elbette sana istediğin kadar toprak satarız der.  Pahom fiyatı sorunca,  günlük bir ruble denir. Pahom'a izah ederler. Sabah güneş doğarken işaretlediğin bir noktadan başlayacaksın gün batımında başladığın noktada olmak şartıyla işaretleyerek çevirdiğin bütün topraklar senin. Aksi halde verdiğin para iade edilmez toprak da verilmez. Pahom kabul eder. Sabah erkenden kalkar ve işaretlediği başlangıç yerinden hareket eder. Verimli arazileri, ovaları, sulak dere kenarlarını içine alacak şekilde bir alanı çevireyim derken zamanın nasıl geçtiğinin farkında bile olmaz. Başlangıç noktasından da bir hayli uzaklaşmıştır. Canhıraş bir gayretle güneş batmadan başlangıç noktasına varmayı istese de nefes nefese kalır. Ayakları kendisini taşıyamaz, çok az bir mesafe kala yere yığılır ve onu bekleyen köylüler ve beyin gözleri önünde oracıkta can verir. Kâhyası elindeki kürekle öldüğü yere bir mezar kazar ve oraya defneder. Bir insana bu kadar toprak yeter derler."
Aslında Pahom olmaya gerek yok. Her ne yapıyorsak işi tadında bırakmayı bilmek gerek. Hani bir dua var ya; "Ya Rabbi, az verip şaşırma çok verip taşırma!" denir. O hesap şu ramazan günlerinde nefsimizi kontrol altında tutup hırsa kapılmamayı öğrenmeliyiz. Orucun bize öğreteceği en önemli şey nefsin arzuların kontrol altına alıp arzuların esiri olmamaktır.  Hırsımızı dizginleyebilmektir.
Hangi işi yapıyorsak da dünyanın ölümlü olduğunu unutmamak gerekir. Rabbimize kulluğumuzu unutturacak, başkalarının hukukunu ihlal ettirecek, yalan ile hile ile amca ulaştıracak hırstan Allah'a sığınmalıyız. 
Özellikle seçimin yaklaştığı, siyaset arenasının hareketlendiği şu zamanlarda, yaşları kemalini aldığı, jübile yapma zamanı gelip geçtiği halde, hırsa kapılıp jübile yapmayı beceremeyenler, bana hep Pahom'u hatırlatır.
Nereye çıkarsa çıksın, hangi makamda olursa olsun, eninde sonunda insanoğlunun varacağı makam makberdir. İki metre kare topraktır nihayetinde herkesin yeri. Gerisi boştur. Kırıp dökmeye, yalana dolan gerek yok. Yani Pahom olmaya değmez bu dünya.
Selçuklu/ Konya

Yazarın Diğer Yazıları