Mehmet Kaçar

İnsan halden hale geçen bir varlıktır!

Mehmet Kaçar

“Ey insanlar! siz tabakadan tabakaya binecek, biri diğeriyle bağlantılı halden hale geçecksiniz.” (Leterkebünne tabakan an tabakın/İnşikak 19).

Allah Teâlâ bu surede şafağa, gece ve içindekilere, dolunay halindeki aya yemin eder. Şafak, güneş battıktan sonra ufuktaki kızıllığın adıdır. Bu kelimenin gündüz mânası da vardır. “Gecenin içindekiler”den maksat, “karanlık, gecede yapılan iyi ve kötü tüm işler, gecede meydana gelen olaylar”dır. Günahlar ve kötülüklerin büyüklerinden bir kısmı gecenin karanlığındaki karanlık perdelerin arkasında veya kucağında işlenmektedir. İşte şafak ağarması ile bu tür kötülüklerin üstüne güneş doğar ve kötülük işlenmesi otomatikman ortadan kalkar.

Şafak, gece ve dolunay, bu üç kelime aydınlıkla karanlığın bir arada bulunduğu ve bir birlerinin üçüzleri olduğu zamanları, kolay ve zor, iyi veya kötü çeşitli halleri bizlere ifade eder.

İşte bu üçüzler üzerine yemin edilerek, insanların gerek dünya hayatında gerekse kıyamet gününde bir çok değişimler geçirecekleri, halden hale geçecekleri vurgulanır. Görüldüğü gibi üzerine yemin edilen varlık ve olaylara insanın geçireceği değişim arasında sağlam bir irtibat kurulmaktadır. Öncelikle insanın topraktan başlayıp devam eden yaratılışı tabaka tabaka, yani safha safhadır: Toprak, çamur, çamurdan bir öz, meni, nutfe, alaka, mudğa, kemik, et, ruhun üflenmesi, şekilsizlikten güzel bir şekle bürünüş ve bambaşka mükemmellikte bir yaratılış, bebeklik, çocukluk, Dolayısıyla o hep gelişim ve değişim halindedir. Bir an bile aynı kararda durmamaktadır. Ölüm sonrası hayatı da böyledir. Kabir hayatı, dirilme, hesap, ceza, cennet ya da cehennem.

Orada da tekâmül(halden hale geçme) yani cennette haz ve zevklerin derinleşmesi, nimetlerin daha da güzelleşmesi, Allah’a yakınlaşmasının artması veya tedenni yani cehennemde azabın gün geçtikçe daha acı ve çekilmez hale gelmesi devam eder. Mamafih âyette insanlığın tarih boyunca geçirdiği medenî, kültürel, siyasî farklılaşmalara ve değişik safhalara da bir işaret bulunduğu söylenebilir. Bütün bunları yapan üstün kudret, şüphesiz Cenâb-ı Hakk’ın kudretidir. Dolayısıyla hem üzerine yemin edilen varlık ve olaylar, hem de insanın fert ve toplum olarak maddeten ve mânen geçirdiği safhalar, öldükten sonra dirilmesinin olabileceğini ispatlayan açık delillerdir.
Durum bu kadar açık ve ortada odluğu halde, hâlâ bir kısım insanlar ahrete inanmakta, öldükten sonra dilme olmayacağını inanmaktadırlar. 

Yazarın Diğer Yazıları