Mustafa Akçay

Eğitim Üzerine Notlar 6 (Resuller)

Mustafa Akçay

O’na (Adem’e) bütün isimleri öğretti. 2/31 
Adem yeryüzüne halife kılınmak istendiğinde meleklerin, Adem hakkındaki ön yargıları, onun kan dökücü ve ifsat edici olacağı yönündedir. Kendileri kulluk yaparken buna niçin gerek duyulduğuna anlam veremezler. Adem, varlık sahnesine çıktığında meleklere, Adem’ e gitmeleri ve kendisine sorular sormaları istenir. Aralarında nasıl bir konuşma geçtiğini bilmiyoruz ama konuşmanın sonunda melekler ön yargılarından arınmışlar ve daha önceki sözlerinden dolayı pişmanlıklarını ifade etmişlerdir. 
Görüşmenin öncesi ve sonrası arasındaki fark çok açıktır. Meleklerin hatalarını fark etmelerine sebep olan ise karşılarındaki insanın bilgiyle donatılmış olmasıdır. Bu donanım ister modern tabirlerle yüklenmiş olsun ister bilgi edinme yeteneği verilmiş olsun fark etmez, bilgi; insanın eşrefi mahlukat olmasının yegane gerekçesidir. Burada kastedilen bilginin içeriğini şimdilik parantez dışında tutarak devam edelim. İnsanı meleklerin nazarında üstün kılan öğrenme yeteneği aynı zamanda insanın cennetten uzaklaştırılmasına da (Cennette ebedi kalmayı bilmek istemesi) sebep olmuştur.
Adem’in öğrenme süreci, cennette yasak olan ağaca yaklaştığında hatasını fark etmesiyle devam eder. Yolunu, istikameti kaybetmiş ve göz yaşları dökerken aradığı çareyi yine aşkın olanda bulur Adem. Rabbinden bazı kelimeler aldı. 2/37 ve bunun üzerine tövbesi kabul olundu yani kaybettiği istikametini yeniden buldu. Ancak o zaman eşrefi mahluk olma yoluna yeniden dönebildi. 
İlk insanın yükselişinde ve düşüşünde rol oynayan temel faktör insanın bilgiyle olan ilişkisidir. Bu gerçek, yeryüzünü imar etmesi beklenen Ben-i Adem’in nasıl da iki ucu keskin bir kılıçla imtihan edildiğini göstermesi bakımından önemlidir. Yüce olana kulağını ve gönlünü kapatan modern insanın uzayın derinliklerinde yaşam belirtisi ararken yeryüzündeki yaşamı nasıl da ifsat ettiğinin başka bir açıklaması olamaz.
Sıradan insanların ilk elden bilgi kaynağı yaratıcı değildir. Sebepler vasıtasıyla öğreniriz. İlk insanın öğrenme kaynağı bizim için taklit edilebilir olmayabilir ama olup bitinler kendimizin ne olduğu hakkında yeterince fikir vericidir.  
İlk insan ve ilk peygamberin Rabbinden aldığı kelimeler yeryüzü serüveninde zaman içerisinde unutulmuş, hakikatin bilgisi yanlışla yer değiştirmiştir. Adem’in çocuklarına bu bilgi elçiler aracılığı ile yeniden ve yeniden hatırlatılarak insan uzaklaştığı öze dönmeye davet edilmiş
 Azer, doğacak olan çocuğunu Nemrut’un zulmünden korumak için doğumu yaklaşan eşini bir mağara götürür ve çocuk belli bir yaşa gelinceye kadar da şehre geri dönmezler. İbrahim peygamber, sarayda ibadethanenin sorumlusu olan babanın çocuğudur. Geleneksel toplumlarda dinin fonksiyonelliği göz önüne alındığında ve tarih bilgimiz işe koşulduğunda göreceğimiz şey; modern öncesi toplumlarda din ve din adamları her zaman önemli kişiler olmuşlardır. Bu din adamı dini hiyararşide önde gelen biriyse -Azer gibi- babanın da saray bürokrasisi içerisindeki konumu kendiliğinden öne çıkar. Uzun lafın kısası İbrahim peygamber doğduğu toplumun önemli bürokratlarından birinin oğludur. Babanın hayatı saray da geçmektedir. Çocuğu dünyaya geldiğinde ilerde bu çocuk peygamberim der başımıza iş aşar diye düşünemeyeceğine göre çocuğunu da sarayın örf adetleri çerçevesinde yetiştirmiştir. Saray, bilginlerin toplandığı, en iyi eğitimcilerin eğitim verdiği bir mekandır. O vakte kadar toplumun ürettiği en nitelikli bilgi ve becerilerinde yaşandığını yerdir. Sosyal ve beşeri bilimlerden askeri bilimlere, doğa bilimlerine kadar bir toplumun bilgi hazinelerinin merkezidir saray. Bu ortamda üst düzey bürokrat olan baba, elbette çocuğunu da bu seçkin çevrenin bilgi birikimiyle yetiştirmiştir. Hz. İbrahim’in ilerde babasıyla yolları ayrıldığında, kavganın en şiddetli zamanlarında dahi üslubundaki olağanüstü zerafet kendisinin nasıl bir seçkin ortamda büyüdüğünü, nasıl bir eğitim aldığını göstermesi bakımından dikkate değerdir.

Yazarın Diğer Yazıları