Kerim Toslak

Akıl Büyük Nimettir

Kerim Toslak

Allahü Teala'nın insana verdiği en büyük nimet akıldır. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli vasfı da budur. Aslında insan biyolojik yönüyle diğer omurgalılara benzeyen birçok özelliğe sahiptir. Ancak onlardan farklı olan yönü akıl sahibi olması, düşünüp akledebilmesi ve sebep sonuç ilişkisini kurabilmesidir. Öğrenebilmesi, kendisini geliştirebilmesi,  sorgulayabilmesi, temyiz kabiliyeti (doğruyu yanlışı ayırt edebilmesi), vicdan sahibi olması gibi özellikleri insanı farklı kılar. Bütün bunlara insanın manevi yapısı diyebiliriz. Evrimcilerin yanıldığı nokta da burasıdır. Konuyu tamamıyla biyolojik yönden ele almış olmaları ve insanı manevi yönden de biyolojik incelemeye tabi tutmalarından hataya düşüyorlar. Halbuki insan biyolojik yönünden çok, manevi yapısıyla insandır.

Aklı sayesinde insan, anlama, öğrenme, bir şeyler icat etme gibi fonksiyonları yerine getirir. Yine Kur'an-ı Kerim'in ifadesi ile emanete muhatap kılınması da bu özellikleri nedeniyledir. Dağlara taşlara da arz edilen bu emaneti sadece insan türü kabul etmiştir. En güzel şekilde (ahseni takvim) yaratılmış  olan insan, yeryüzünde eşrefi mahlukat ( yaratılmışların en şereflisi) olmuş, Allah' ın Halifesi (temsilcisi) kılınmıştır.

Yine insan aklı sayesinde varlığın hikmetini anlar, yaratıcıyı tanır ve ona kulluğun gereğini bilir.  Bu konuda Allahu teala şöyle buyurur;"Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ve gündüzün peşi sıra yer değiştirmesinde, insanlara fayda sağlayarak denizde yüzen gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirdiği ve ölümünden sonra yeryüzünü kendisiyle canlandırdığı suda, orada yaydığı farklı türdeki her bir canlıda, rüzgârların çevrilip yönlendirilmesinde, gök ve yer arasında emre amade kılınmış olan bulutlarda akledenler için (üzerinde düşünülüp, bunları yapanın tek ilah olduğu ve kulluğun yalnızca O’na yapılması gerektiğine dair) deliller vardır. (Bakara Suresi-164) Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun.” denildiği zaman: “(Hayır,) bilakis biz, babalarımızı üzerine bulduğumuz (ve alıştığımız âdetlerimize) uyarız.” derler. Babaları hiçbir şey akletmemiş ve doğru yolu bulamamış olsalar bile mi (onların yoluna uyacaklar)? (Bakara Surei- 170) Yine Sevgili Peygamberimiz (sav); "Aklı olmayanın dini yoktur,"(Tirmizi) buyurarak insanların vahye muhatap olmasının şartlı olarak aklın gerekli olduğunu ifade etmiştir.

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak burada dikkat çekmek istediğimiz husus özellikle bazı cemaatlerde ve tarikatlarda akla mantığa ve akıl yürütmeye karşı bilinçli bir tavır alma vardır. İsterler ki, peşlerine taktıkları kitlelerin düşünme ve sorgulama hakları olmasın. Bu kişiler onlar ne derse inansın dedikleri her şeyi sorgusuz sualsiz kabullensin, onlara tam bir teslimiyetle teslim olsunlar. Adeta gassalın  elindeki meyyit (cenaze yıkayıcısının yıkadığı cenaze) misali, hiç bir şeyi sorgulamasınlar, düşünmesinler, akletmesinler, eleştirmesinler, yanlışlara itiraz etmesinler. Akıllarını cemaâtin ağababalarına  kiraya versinler, onlar da buna karşılık onlara himmet etsin, şefaat edip cennete götürsün. Oh ne alâ!

Bir cemaate ait TV kanalında cemaatin ağa babalarından biri olduğu anlaşılan, ak sakallı, nur yüzlü, mübarek zat (!) anlatıyor; "Allah velilerinden Hasan-ül Harkani'yi ziyaret eden müritlerinden birisi ziyaret sonrasında vedalaşırken, Hasan-ül Harkani müridine der ki; memleketine dönerken yolda bir sıkıntıya düşersen, dara düştüğünde benden yardım iste, istimdat ederim. Sonrasında mürit bir kafile ile beraber memleketine dönerken, yolda gece konakladıkları yerde eşkıyanın saldırısına uğrarlar. Kafilede bulunan herkes yetiş ya Allah derken, mürit şeyhinden yardım ister. Yetiş ya Hasan-ül Harkani der. Allah'tan yardım isteyenler büyük zarar görürler, paraları gasp edilir, malları talan edilir ancak Hasan-ül Harkani'den yardım isteyen mürit hiçbir zarar görmez, malına da parasına da canına da hiç dokunulmaz.

Evet bu hikaye bir cemaâte ait TV kanalında anlatılıyor. Tüm Türkiye izleyip dinlediği gibi orada oturan bir grup aklını kiraya vermiş müridan da dinliyor. Tık ses yok. Diyanetten de ses çıkmaz. Hoca sen ne diyorsun diyen Allah kulu yok. Yukarıda verdiğim ayet ve hadislerde dini öğrenme ve anlamaya yarayacak akıl tamamen devre dışı. Adam İslam kisvesinde düpe düz şirke davet ediyor. Haşa Allah'tan yardım isteyenlere Allah yetişmiyor ama Hasan-ül Harkani'den yardım isteyen müride Hasan-ül Harkani yetişiyor. Hoş gerçi itiraz etsen de adamlar bir sürü te'vil ile işin içinden çıkarlar. Zıravaya tevil götürtürler.

Eğer Allah'ın verdiği en değerli nimet olan akıl devre dışı bırakılmasaydı başka bir cemaâtla ilişkilendirilen ve beş on gündür ülkenin gündemini meşgul eden altı yaşında çocuğa imam nikahı ve taciz hikâyeleri yaşanmazdı. Akıl devre dışı kalınca temyiz kabiliyeti ortadan kalkıyor. Temyiz kabiliyeti olmayınca, her tür rivayeti din zannedip iman eden bir kafa yapısıyla duvara tosluyorlar.

Halbuki Allahu Teala, kitabi ayetlerini ve kevni ayetlerini doğru şekilde anlayıp, yorumlayıp tevhid inancına ulaşsınlar, doğru bir istikametle Allah'a kulluk etsinler diye akıl nimetini insana vermiş. Her nimetin hesabını soracak olan Allah elbette akıl gibi büyük bir nimetinin de hesabını soracak. "Sonra elbette o gün( hesap gününde) verilen her nimetten sorgulanacaksınız!" (Tekasür Suresi-8)

Selçuklu/ Konya

Yazarın Diğer Yazıları