Kerim Toslak

Ümmetin Bölünmüş Hali Ve İsrail Saldırganlığı!

Kerim Toslak

Peygamberimizin vefatından sonra başlayan siyasi görüş ayrılıkları, özellikle ilk üç halife döneminde çok fazla gün yüzüne  çıkmasa da sonraki dönemlerde, özellikle Hz. Osman zamanında ortaya çıkan ve şehadeti ile sonuçlanan süreç sonrasında ki fitneler ve bölünmeler, günümüze kadar sayısız siyasi bölünmelerle devam etmiştir. Özellikle bu süreçte hilafetin Emevi ailesine geçmesine sebep olan, tarihte "Hakem Olayı" olarak bilinen olay sonrası, en büyük kırılmalardan biri yaşanmıştır. Bir diğer kırılma da Kerbela denilen yerde Hz Hüseyin ve ailesinden 70 kişinin acımasızca şehit edilmesi ümmetin hafızasıda derin izler bırakmış, ortadan bölünüp bir daha iki yakasının bir araya gelmemesine sebep olmuştur. O dönemlerde oluşan gruplar her ne kadar sünni, şii, harici gruplar olarak adlandırılsa da kendi aralarında derin çizgilerle ayrılmış değillerdi. Sonraki dönemlerde bu siyasi gruplar aralarındaki ayrılıkları bir taraftan derinleştirirken bir taraftan da siyasi olan bu ayrılıklar inanç ve ibadetlerin şekillenmesinde sosyal hayatın düzenlenmesinde görüş ayrılıklarını beraberinde getirdiler. Özellikle fıkhi ve kelami (itikadi)mezheplerin oluşmasında büyük etkisi olmuştur. Her ne kadar bu siyasi gruplaşmalar referans olarak Kur'an ve sünneti başa koysalar da Kur'an ayetlerini yorumlamalarda siyasi görüşlerin etkisi büyüktür. Aynı şekilde hadis ravilerinde kendi siyasi görüşlerine katılmayanların rivayetlerini güvenilir bulmamışlardır. Kendi hadis kaynaklarından rivayet edilen hadisleri de yorumlamada siyasi görüşlerinin etkisi olmuştur. Sonuçta kelâmi ve fıkhi mezheplerin doğuşunun kaynağı da bu siyasi mezheplerdir. O günden bugüne bu siyasi mezheplerin içerisinde yüzlerle ifade edilebilecek farklı gruplaşmalar oluşmuştur. Elbette bu sonraki dönemlerde farklı oluşumların sebebini sadece yukarıdaki bahsettiğim olaylara bağlayacak değilim. Sonraki dönemlerdeki ayrılıklara yeni bir çok sebep de eklenmiştir. Ortaya çıkan yeni siyasi görüş farklılıklarının yanında İslamiyet'in farklı coğrafyalarda yayılmış olmasının sonucu o coğrafyalardaki kadim inanç ve kültürlerin etkisi de önemlidir. (Örneğin şii mezhebinden ayrılan bazı gruplarda Hristiyanlıktaki tanrının yeryüzünde Hz. İsa (as) şeklinde görüldüğünü ifade eden anlayışa benzeyen Allah'ın haşa yeryüzünde Hz. Ali şeklinde görüldüğünü ya da Fatimi Halifesi Hamza Bin Ali şeklinde görüldüğünü ifade eden inanç grupları gibi.) İfade edilen bu siyasi, itikadi, fıkhi mezhepleri bir kısım tasavvufi oluşumları, hatta günümüzde hadisçi, mealci, sefi  vb. gibi yenilerini de eklediğimiz zaman bunlar arasındaki rekabet ve didişme, ümmetin enerjisini tüketen etkenlerdir. Birlik ve beraberlik içerisinde gerek ülkeler düzeyinde, gerek uluslararası arenada Müslümanların uğradıkları zulüm ve haksızlığa karşı tek ses, tek yürek olarak ortak tavır koyamamalarının  en önemli sebeplerindendir. Özellikle bu bölünmüşlükler, Siyonist İsrailin ve  emperyalist çevrelerin, kolayca ümmetin çocuklarını birbirine düşürüp, çatıştırabildikleri yumuşak karnıdır. Siyonist İsrail'in, Emperyalist ABD’nin Gazzedeki pervasızlığı, Çin'in Doğu Türkistan'daki  zulmü ve acımasızlığı bundandır. 

Dünya siyasi arenasında müslümanlar, birlik içerisinde hareket edebilsin diye 1969 yılında kurulan İslam Konferansı Teşkilatı günümüzdeki  adıyla İslam İşbirliği Örgütü adındaki birliktelik, maalesef  istenilen sonucu elde etmekten uzaktır. Rahmetli Rahmetli Erbakan Hoca'nın İslam BM, İslam Savunma teşkilatı, v.b örgütleri kurma çabaları, kısa ömürlü başbakanlığı döneminde D8 örgütünü kurmuş olması önemli çabalardır.

Ancak gelinen noktada halâ ümmetin siyasi birlikteliğini sağlayacak bir başı yoktur. Ümmet sahipsizdir.   Bunda da en önemli etken "yengeç sepeti sendromudur" Emperyal güçlerin etkisini yoksaydığım da sanılmasın. Haftaya "Yengeç sepeti sendromu ve Müslüman ülkelerin durumu" konusunu ele almak üzere, Hayırlı günler, hayırlı ramazanlar.

Selçuklu/ Konya

Yazarın Diğer Yazıları