Mehmet Bina

Orucumuzu zedelemeyelim

Mehmet Bina

*Başı rahmet, ortası mağfiret sonu ise cehennemden azad olunan bu ayda Rabbimize daha çok ibadet etmeli dua etmeli ve O`na daha çok yaklaşmak için vesile aramalıyız.

 Ramazan ayında özellikle Peygamber efendimizin (s.a.v) yaptığı ibadetleri elimizden geldikçe ailemizle beraber yapmalıyız.

* Oruç sadece midenin aç kalması değildir.

Mide ile birlikte diğer azalar da oruçlu olmalıdır.

Bu konuda da Ebû Hüreyre (ra)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:

* "Hiçbiriniz, oruçlu olduğu gün çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri kendisine söver veya çatarsa, "ben oruçluyum" desin" (Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163)

Yine Ebû Hüreyre (ra)'den rivayet edildiğine göre Nebî (sav) şöyle buyurdu:

"Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terketmezse,  Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez."
(Buhârî, Savm 8, Edeb 51)

* Oruç, aslında tam bir imsaktir. Yani yemeden içmeden, cinsel isteklerinden nefsi tutmak demektir. Bunun yanında ağzını yalan konuşmaktan, kötü söz söylemekten, dedikodu yapmaktan alıkoymak, başkalarına sataşmaktan ve zarar vermekten diğer organlarını da çekmek bu imsak kavramının tabii bir uzantısıdır. Oruçtan beklenen sonucun alınabilmesi için bu noktalara titizlik gösterilmesi gerekmektedir.

*Resûlullâh’ın (s.a.s.) âzadlısı Ubeyd şöyle anlatır:

İki kadın oruç tutuyorlardı. Öğle üzeri bir kimse Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’e gelerek:

“–Yâ Resûlallâh! Şurada iki kadın var, oruç tutuyorlar. Neredeyse susuzluktan ölecekler. (Müsâade buyurursanız oruçlarını bozsunlar.)” dedi. Allâh Resûlü (s.a.s.) ondan yüz çevirdi, cevap vermedi. Gelen kimse sözünü tekrar ederek:

“–Yâ Nebiyyallâh! Vallâhi neredeyse ölecekler.” dedi. Fahr-i Kâinât (s.a.s.) Efendimiz:

“–Çağır onları!” buyurdu. Kadınlar geldi. Peygamber (a.s.) bir kap istedi. Kadınlardan birine vererek:

“–İçindekileri çıkar!” dedi. Kadın kabın yarısını dolduracak kadar kan, cerâhat ve et kustu. Diğerine de aynı şekilde emir buyurunca o da kabı dolduruncaya kadar kan ve taze et çıkardı. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.s.):

“–Bu iki kadın Allâh’ın helâl kıldığı şeylerden kendilerini tutarak, onlara karşı oruçlu oldular, haram kıldığı şeyleri yaparak da iftâr edip oruçlarını bozdular. Biri diğerinin yanına oturup insanların etlerini yemeye başladılar (yani gıybet ettiler).” buyurdu.

* Allah dostlarından Abdullah Dehlevî Hazretleriʼnin oruçlu olduğu bir gün, yanında sultânı kötülediler. Hazret:

“–Eyvah, orucumuz bozuldu!” buyurdu. Bir talebesi:

“–Efendim, siz gıybet etmediniz ki!” dediğinde ise:

“–Evet, biz gıybet etmedik, ama dinledik. Gıybette, söyleyen de dinleyen de aynıdır.” buyurdu.

Yani gıybetin bir esintisi bile, orucun feyz ve rûhâniyetini zedeliyor. 

-Peygamberimiz (s.a.v) ise bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandır.” buyurdu. Ashâb-ı Kirâm: “(Oruçlu) onu ne ile zedeler?” diye sorunca Resul-i Ekrem (s.a.v.): “Yalan ve gıybetle...” cevabını verdiler.

Oruçlu iken dilimizi; dedikodu, gıybet, yalan, iftirâ ve mâlâyânîden de muhâfaza etmemiz gerekir. 

Çirkin konuşmalara karşı dilimize “sükût orucu” tutturabilmemiz îcâb eder. Yani ağzımıza bir şey girmemesine dikkat ettiğimiz gibi, ağzımızdan çıkan her kelimeye de dikkat etmeliyiz.

* Özetle

- Kötü söz söylemek orucu bozmaz ise de sevabını azaltır, kemaline zarar verir.

- Allah Teala’nın, "Mükâfatını ben vereceğim" buyurduğu yegâne ibadet oruçtur.

- Allah için yapılacak hiçbir fedakârlık ve amel karşılıksız kalmaz.

- Oruçlu, günahlara ve cehennem azabına karşı zırhlanmış kişi demektir. Çünkü "Oruç kalkandır.

Yazarın Diğer Yazıları